Uygur Tıp kitaplarında “Bitmul” veya “Batmul” kelimeleri
“Biber ağaççığı” anlamında kullanılmıştır. O dönemden beri tıpta yer etmiş bir
bitki olarak bilinmektedir. Bu kelimelere 11. yy. da yaşamış Kaşğarlı Mahmut’un
“Divan-ı Lügat-it Türk” adlı eserinde de aynı anlamda rastlanmaktadır.
Harranlı eski hekimlerin de biberi araştırıp, tedavide
uyguladıklarına bazı kaynaklarda rastlamaktayız. Bu kültür, günümüzde de
yaşamaktadır. Bazı hekimler verem (teberculos) ve kanamasız mide
hastalıklarının tedavisinde acı pul biber ile yapılan çiğköfte’nin yenmesini
önermektedirler. Bu yolla iyi neticeler
aldıklarını beyan etmektedirler
Tıp dünyasında halen biber konuşulmakta ve
araştırılmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Mayo Clinic isimli sağlık
kuruluşu, Urfa isodu ile ilgili yaptığı çeşitli araştırmalar sonucunda, kırmızı
pul biberin mide ülseri vakalarında, asidi azaltmasıyla olumlu etki yaptığını
tespit etmiş ve bu konuda tıbbi yayın yapmıştır.
Ancak, aynı yayınlarda biberin bağırsak iltihabı ve hemoroid
vakalarında aynı olumlu etkiyi yapmayacağı belirtilmektedir. Bu durumdaki
hastaların bibere ve acılı çiğköfteye biraz tedbirli yaklaşmaları
gerekmektedir.
Bild gazetesi 1983 yılında, “Acı biber her derde deva” haber
başlığı ile şunları yazmıştır: “Türk mutfağında önemli bir yer tutan kırmızı
acı biberin yararlarına her gün bir yenisi ekleniyor. Amerika, inli ve Japon
uzmanların yaptıkları son araştırmalarda kırmızı acı biberin kan dolaşımını
düzene soktuğu, kalp krizi için önleyici bir faktör oluşturduğu ve kanseri
önlediği ortaya çıkarıldı.”
Uzmanlar, kırmızı acı biberin içerdiği “Capsaicin” adlı
maddenin sindirimi kolaylaştırdığını ve bu maddenin aynı zamanda vücuttaki
gereksiz yağların erimesini sağladığını belirtmektedirler